Rus halkının gelenek ve görenekleri

26 Қараша 2014, 10:34

Kardeş gibi, aynı çatı altında yaşayan halklardan biri – Rus halkıdır. Nesilden nesile aktarılan gelenekler ve göreneklerde Kazak halkının görenekleri ile benzerlikler vardır.


Kardeş gibi, aynı çatı altında yaşayan halklardan biri – Rus halkıdır. Nesilden nesile aktarılan gelenekler ve göreneklerde Kazak halkının görenekleri ile benzerlikler vardır. Onlar yerel nüfus ile yakından bağlana bilmeği, kendi göreneklerini koruya bilmeği, diğer kültürü kendine içeriğe bilmeği başarmışlar. Başka ülkede yaşamakla, onlar kendi gelenek ve göreneklerini kaypetmemiş, bunu bir nesilden başka nesle atamışlar. Bununla ilişkin olarak Devlet Başkanı Nursultan Abişeviç Nazarbayev söylemiştir: “Biz Kazakistanlılar, tek bir halkız! Bizim için ortak kader ise – bizim Mengilik El, bizim büyük ve değerli Kazakistan’dır! “Mengilik El” – bizim ortak Kazak evinin ulusal bir fikri, atalarımızın hayalıdır. 22 yıllık egemen gelişme bpyunca Kazakların hepsini birleştiren ve ülkemizin geleceğinin temelini oluşturan ana temeller kuruldu. Onlar aşkın teorilerden alınmamıştır. Bu değerler – zamanın sınavlarına durmuş Kazakistan Yolu deneyidir. Bu – tarih, kültür ve dil birliğidir”, onun başka bir konuşmasında böyle söyleniyor: “çarlık devrinin, devrim sarsıntılarının ve erktekelciliğin tüm meşakkat ve sıkıntılarına rağmen Kazaklar ve ülkemizin erazisi boyunca yaşayan diğer halkların temsilcileri kendi kültürel özgünlüğünü koruyabilmişler”. Kendi özelliklerini koruyarak bizimle yan yana yaşayan rus halkının gelenek ve görenekleri üzerinde durak.

Rus halkının özel hesap edilen geleneklerinden biri – tabak kırmak özelliğidir. Bu, genellikle, insan hayatındakı değişikliklere ilişkin meydana çıkır. Örneğin, çocuk doğdukta, düğünde ve insan öldükte.

Çocuk dünyaya geldikte özel camda pirinç veya yulaf lapası pişirerler. Bu yemeği misafirler yemeklerini bitirdikten sonra servis ederler. Tabağa başkalarından daha çok para bırakan misafir tabağı kırmak şerefine nail olur. Tabak kırıldığı zaman onun içindeki lapa olduğu gibi, yani dökülmemiş kalmalıdır. Bu gelenek ailede mutluluk, bolluk, zengilnlik olacağı anlamındadır. İlk olarak genç anne yemeğin tadına bakmalıdır. Misafirlerden sonra artık kalan lapanı ev sahibi evcil hayvanlara verer veya bahçede dağıtar. Bebeği asılı bir beşiğe veya ahşap yatağa yerleştirer ve üç kez demir bıçak ile tüstületerler. Eğer bebek erkek çocuksa yastığın altına bir bıçak, eğer kız çocuksa – makas koyarlar. Bunu bebeği tehlikelerden, nazardan korumak için yaparlar.

Düğün gününde de tabak kırarlar. Eğer genç gelin eşikten dürüst bir kız olarak geçmiştirse, ertesi gün kaynana kendisinin en pahalı tabağını kırar. Tabak çok küçük parçalar halinde kırılmalı, paramparça olmalıtır. Bu gelenek gençlerin hayatının bolluk ve zenginlik içinde geçmesine bağlı.

Bir kötü haber geldiğinde, ailede üzüntü olduğunda veya biri öldüğünde, mutlaka siyah bir elbise giyer ve siyah şal örterler. İlginç geleneklerten biri budur ki, bir kişi öldüğünde masa örtüsü ters tarafına örtülür, ve tabaklar da onun üzerine ters yerleştirilir. Kaşıkları bile farklı, ters üzüne çevrilmiş halde koyarlar. Bunu o yüzden yaparlar ki, ruhların da başkaları ile birlikte masa arkasında oturduklarına inanıyorlar. Ölen kişinin cenaze töreninden sonra yaklnları su veya buğdayla dolu tabak kırarlar. Bu, geri kalan torunların sağ ve sağlıklı kalmaları içindir.

Cenaze töreninde, tabutun altına demir nesne, kafası tarafa ise su ile dolu cam yerleştirilir. Bu, ruhların huzu içinde yatmaları içindir.

Kazaklarda olduğu gibi, koca evin başı, ailenin koruyucusu sanılır. Kocanın kullandığı şeyler kutsal, şerefli olarak kabul edilir. Örneğin, düğünden sonra gelin damatın ayakkabılarını çıkarar ve yüksek bir yere koyar, bunun kocanın karıdan ne kadar yüksek durduğu anlamında olması gerekir.

Ruslarda kaşıkla ilişkili bazi gelenekler vardır. Onlardan bazileri üzerinde durak. 

Örneğin, onlar kocalarını o kadar çok saygı duyarlar ki, kocalarınnı kaşığını yemek karıştırmak için kullanmazlar. Kocanın kaşığı kullanarsa evde bolluk olmaz diye düşünürlerdi. Kocanın kullantığı kaşık çocukları nazardan korumak için kullanılırdı. Kocanın ölümünden sonra onun kaşığı kutsal kabul ediler ve temiz bir yerde korunardı.

Bir birine kaşık hediye etmekle genç erkek ve kızlar bir birine duygularını ufade ederlerdi.

Yeni eve yerleşereken, veya ev tikerken de özel gelenekler vardır. Örneğin, yeni eve yerleşerken ilk olarak kapıdan içeri horoz burakırlardı. Horoz bulunmayan evde davar da olmaz, olsa da sütü az olar diye düşünürlerdi. Rus halkı batıl inançları ve hurafeleri ile farklıtır. Eve birinci geçenin ölmesi için ilk olarak eve kedi bırakırlardı. Bir evden diğerine göçerken eski evden yanan ocak veya kül götürerlerdi.

Küçük çocuklarla bağlı geleneklerden biri – vaftiz töreninden sonra onu eşiğin üzerine koyarlardı. Bu geleneğin anlamı böyledir: “Bu çocuğu eşik muhafizi korusun ve himaye etsin, gelecekte onun evi sağlam olsun”. Dokuz ayının tamam olmasına kadar ölen bir çocuğu evin temeli yanında gömerlerdi. Bu nedenle, Rus geleneklerine göre, kapıda durmaz, yemez ve selamlaşmazlar. Ancak anne-babasını itirmiş yetimler kapıda tuz-ekmek yeyebilirler. Bu, küçük çocukların anne-babalar hakkında düşünmemesi ve onların korkusunun dağılması içindir. Rus halkının eşiğe ilişkin gelenekleri genelde Kazak geleneklerine benzerdir. Çünki bizim halkımız da eşiği kutsal kabul ediyor.

Pencere ile ilişkin yasaklar. Ruslar pencerenin dış dünya ile büyük bir ilişkisinin olduğunu düşünürlerdi. Örneğin, pencereden tükürmez, kedi bırakmaz, su dökmez, kemik atmazlar. Bir kişi öldüğünde, pencere kenarına balı su koyarlardı. Ölen kişin ruhunun bu suda çimdiyi ve temizlendiği düşünülerdi. Suyu bir gün saklarlardı. Eğer vaftiz edilmemiş bebek ölmüştürse, onun tabutunu pencereden çıkararlardı.

Genelde diğer halklarda olduğu gibir Ruslarda da özellikle kutlanan bayramlar vardır. Bunlar Paskalya, “Kutsal Doğuş”, “Deniz kızı”, “Jarilo”, “Peter ve Paul günü”, “Kupalo”, “Başikho”, “Hamsin Yortusu”, “Başikho”.

Kazak kahraman Bauırjan Momışulı söylediği gibi, “halkın görenekleri – bizim zengin mirasımıztır”, Batı düşünürü V.G. Belinski ise söylemiştir: “Gelenek ve görenekler zamanın sınavından geçerler. Onlar kendi devrinde sayılır ve atalardan nesillere taşınır”. Bu nedenle biz, bugünki nesil kendi göreneklerimize saygı duymalı ve onları korumalıyız.

 


Elenora Amir

Bilgiler “İyi ailenin oğul ve kızları”. Almatı, 2000. Sanat Yayınevi

Бөлісу: